Kutsal Roma İmparatorluğu’nun bir parçası olarak anılan Alsace Bölgesi’nin başkenti olmasının yanında Avrupa Birliği’nin de fiili başkenti olarak kabul edilen Strazburg beklediğimin çok ötesinde güzel bir şehirdi. Kanallarla çevrili bir şehir merkezinde, Orta çağ dokulu mimarisiyle göz alıcı olması yetmez gibi noel ışıltısı şehrin iyice parıldamasını sağlamış. Çok romantize ettiğimi düşünebilirsiniz, ta ki bu şehri görene kadar.
Alsace noel pazarlarını gezme odaklı planladığımız bu seyahatte Basel’de konaklayarak, Basel, Zürih, Colmar ve Strazburg şehirlerini gezdim. Tatili planlarken tüm genel bilgileri anlattığım Alsace Gezi Rehberi’ne ve Basel, Zürih, Colmar rehberlerine de bakmanızı tavsiye ederim. Eğer seyahat rotanız netleşmediyse ya da soru işaretleriniz varsa bu yazılarda cevap bulacağınıza inanıyorum.
Strazburg için 1 gün ayırmıştık fakat bu şehir 1 günde gezilemeyecek kadar büyük ve etkileyici. Zaman kısıtımız olmasa şehre en azından 2 gün ayırmış olmayı isterdim. Hem noel pazarlarında doyasıya vakit geçirmek hem de tarihi yapılarını ve sokaklarını doyasıya gezebilmek ancak bu şekilde mümkün olabilirdi. Yine de 1 günde neredeyse tüm noel pazarlarını ve önemli tarihi yapılarını gezdiğimizi söyleyebilirim. Şehri tam olarak sindirerek gezebildiğimde kendimi iyi hissediyorum sanırım, bu yüzden daha fazla güne ihtiyaç duyuşum belki de. Geçip gittiğim yerler değil de durup tadına vardığım şehirlere gittim burayı gezdim diyebiliyorum.
STRAZBURG TARİHİ & MİMARİSİ
Strazburg bir yandan Avrupa’nın siyasi merkezi olmasıyla birlikte yeni dünyayı yakalamayı başarmış bir şehir hem de orta çağ dokusuyla tarihine de sıkı bir şekilde bağlı kalabilmiş bir şehir. Bu ihtişamlı Fransız şehri, Roma İmparatoru Augustus tarafından kurulmuş ve 1600’lü yıllara kadar Almanya sınırlarına dahilmiş. Fransız devrimiyle birlikte şehir bu kültürün etkisi altına girmiş. Fakat 19. Yüzyılın ortasında şehir tekrar Almanlar tarafından ele geçirilmiş ve Alsas-Loren eyaletinin başkenti olmuş. I.Dünya Savaşı’yla birlikte de artık kalıcı yuvası olan Fransa’ya dahil olmuş. Şimdilerde Almanya ve Fransa’nın sınırında bulunan şehirlerin neredeyse tamamında bu durumu görmek mümkün. Şehir ülkeler arasında sürekli gidip gelirken hem tarihinden hem mimarisinden hem de kültüründen etkilenip karma bir dokunun oluşmasını sağlıyor. Dönemin zorlukları şu anda bu ülkelerin çok kültürlü bir hayat yaşamalarının da önünü açmış diyebiliriz.
Strazburg tarihi öneminin yanında kültürel ve mimari açıdan da önemli bir noktada diyebiliriz. 1988 yılından bu yana UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alıyor. Rönesans ve Orta Çağ mimarisiyle gelişen şehir dokusu sayesinde bu listede yer alan Strazburg koruyarak geliştirmeyi de ilke edinmiş. Gittiğinizde bunu hissedeceğinize eminim. Gezerken “sanki gelişmiş bir orta çağ kasabasındayım” dediğimi hatırlıyorum.
STRAZBURG NEREDE? STRAZBURG’A NASIL GİDİLİR?
Fransa’nın Almanya ile doğu sınırında olan Strazburg, Fransa’nın nüfus bakımından en büyük yedinci kentidir. Ren Nehri’nin oluşturduğu doğal bir sınırla oluşan Almanya sınırındaki karşı komşusu ise Kehl şehridir.
Strazburg’a ulaşmak için İstanbul’dan 3 saat süren bir uçak yolculuğu ile Strasburg Havalimanı’na inebilirsiniz. Buraya uçuşlar sadece THY üzerinden olduğu için kampanya dönemleri haricinde bilet fiyatları yüksek olacağından Paris ya da Basel Havalimanı’nı değerlendirmenizi öneririm. Biz İsviçre’ye bağlı Basel şehrinde konaklamalı bir seyahat planı yaptığımız için EuroAirport Basel-Mulhouse-Freiburg Havalimanı’na iniş yaptık. Havalimanından Strazburg’a araçla 1 saat 15 dakikada, otobüs veya trenle ise 1 saat 50 dakikada ulaşabilirsiniz.
STRASBOURG CITY CARD
Strazburg City Card, ilk kullandığınız günden itibaren 7 gün boyunca kullanıma açık olan, birçok şehir aktivitesinde indirimler sunan bir fırsat kartı. Çocuklar için 5, yetişkinler için 7€’ya bu kartı satın alabilirsiniz. İki tane aktiviteye katıldığınızda karlı duruma geçiyorsunuz zaten. Uzun süreli seyahat planınız varsa ya da müze, tarihi yerleri gezmeyi düşünüyorsanız güzel bir fırsat diyebilirim. Detaylı bilgiye ulaşmanız için buradaki broşürü inceleyebilirsiniz. İlgimi çeken birkaç fırsatı yazıyorum, dahası broşürde.
- Gezi treninde rehberli turlara katılım 8 yerine 6€,
- Katedrale çıkma ücreti 8 yerine 4€,
- Çikolata Müzesi’ne giriş 8 yerine 6,40€ (bu biraz komik haha)
- Turist ofisinden alınan sesli rehberler 5,50 yerine 2,75€
Ayrıca Strazburg’un resmi turizm web sitesine de buradan erişebilirsiniz. Aradığınız tüm bilgileri hatta aklınıza bile gelemeyecek detayda bilgiyi bulacağınıza eminim.
STRAZBURG NOEL PAZARLARI
Strazburg herhangi bir zaman diliminde de gezmek isteyeceğim bir şehir olsa da noel pazarı temasında yaptığımız bu seyahate dahil etmek çok güzel oldu. Alsace bölgesinin başkenti sayılan Strazburg girişinde dahi “Noel’in başkenti” tabelasıyla karşılar sizi. Dolayısıyla Noel pazarı planına dahil etmemek pek mümkün olamaz.
Strazburg Noel Pazarı bu sene 24 Kasım – 24 Aralık 2024 tarihleri arasında kurulacak. Her gün 11:30-21:00 saatleri arasında ziyaret edilebilir. Noel pazarlarıyla ilgili tüm detaylar için buradaki resmi broşüre bakabilirsiniz. Şehrin her yerine yayılmış noel pazarları olsa da öne çıkanları birlikte gezelim.
Place de la Cathedrale: Şehrin en simge yapısı Notre Dame Katedrali’nin bulunduğu meydanın önünde kurulan en büyük ve en bilinen noel pazarı. Ayrıca noel pazarındaki atlı karınca da burayı daha keyifli hale getirmişti.
Place Kleber: Fransız Devrimci general Jean Baptiste Kleber’in heykelinin olduğu büyük meydanda kurulan noel pazarı. Daha küçük ve kendi halinde noel pazarlarını sevdiğimi fark etsem de bu meydandaki pazarı ve enerjisini çok sevdim.
Place Gutenberg: Kutsal Roma İmparatorluğu’nun Mainz kentinde doğan matbaanın mucidi Johannes Gutenberg’in heykelinin olduğu bu meydanda noel pazarı kuruluyor. Orta çağ mimarisi yapılarla çevrili bu meydan oldukça etkileyiciydi.
Place Broglie: 1700’lü yıllarda Strazburg valisi olan Mareşal François-Marie de Broglie’nin heykeli & anıtı da bulunan bu meydan, ıhlamur ve çınar ağaçlarıyla çevrili bir gezinti yolu. Minik ve sevimli pazarlardan biri burası işte! Çok tatlı tezgahlarla dolu bu pazara minik dediysem de gözünüzde çok küçük bir alan canlanmasın, diğerleri çok geniş bir alana yayıldığı için burası minik 🙂
Place du Chateau: Notre Dame Katedrali’nin arka cephesinde bulunan bu meydan da noel pazarı kurulan alanlardan biri. Zaten katedralin etrafını gezdikçe mutlaka görücek ve Place de la Cathedrale’in devamı niteliğinde gezerken bulacaksınız kendinizi.
Place Saint-Thomas: 1952 Nobel Barış ödülünün sahibi doktor, müzisyen, filozof Albert Schweitzer’in heykelinin olduğu bir meydan burası. Burada heykelinin olma sebebi ise kendisinin Alsace doğumlu olması. Hatta üniversiteyi de burada Strazburg Üniversitesi’nde tamamlamış. Petit France yakınlarında bulunan bu meydanın Orta Çağ ruhunu hissettiren yapılarla çevirli oluşu, Albert Schweitzer’in heykelinin dramatik hissiyle birleşince çok sevdiğim ve uzunca durmayı istediğim bir yer oldu benim için. Buradaki noel pazarını atlamanızı istemem.
Akşamın karanlığına noel ışıltısı çok yakışıyor ama gün ışığında buraları gezmek de bence çok keyifli. Akşam oldukça kalabalık olduğundan bir şeyleri görmekten çok o noel dinamiğini hissetmeye odaklanmak istiyor insan sanırım. Bu yüzden gündüz meydanları, yapıları görmek, yeni açılan standları gezmek ayrı keyifli oluyor. Sabah başka akşam başka güzel demek en doğrusu olacak. Gün sayınızı belirlerken bunu da bir kriter olarak almanızı öneririm.
STRAZBURG GEZİLECEK YERLER
UNESCO tarafından koruma altında olan eski şehir merkezi, orta çağ ve rönesans mimarisiyle birleşince Strazburg görülmeye değer birçok tarihi yapı ve simgeyle dolu! Hepsini 1 günde gezmek kolay değil ama kısıtlı sürede dahi listenizde olmasını önerdiklerime değinmek istiyorum.
Notre Dame Katedrali: Victor Hugo’nun “anıtsal boyut ve zarafetin ustaca bir birleşimi” olarak tanımladığı görkemli Notre Dame Katedrali 1439 yılında tamamlanmış. Gotik sanatının olağanüstü bir eseri olarak tanımlanan katedral Strazburg’un en gözde yapısı desem yanılmış olmam sanırım.
Place de la République: Burası bir meydan ama devasa bir parkta yürüdüğünüzü de hissedebilirsiniz. Biz şehre bayağı buradan giriş yapmışız ve dökülen sapsarı yapraklarla kaplı muhteşem bir parkta olduğumuzu düşündük önce. Sonra bir sürü tarihi ve resmi binayla çevrelendiğimizi fark ettik. Palais du Rhin, Ulusal ve Üniversite Kütüphanesi, Théâtre National de Strasbourg, Grand Est ve Bas-Rhin Valiliği ve vergi merkezi Hôtel des impôt ile çevrili bir meydanda olduğumuzu öğrendik. Parkın ortasındaki savaş anıtı ise çok dramatik çok etkileyiciydi.
Rohan Sarayı: Barok mimarisinin en güzel eserlerinden biri olarak gösterilen Rohan Sarayı o kadar ihtişamlı ki, yukarıdan görüntülerini gördüğümde şok oldum. Yürüyüp etrafını dolaşması bile oldukça uzun sürecektir. Çok ihtişamlı, çok gösterişli bir yapı. Zaten o kadar büyük ki Arkeoloji Müzesi, Dekoratif Sanatlar Müzesi ve Güzel Sanatlar Müzesi’ne de ev sahipliği yapıyormuş.
Petite France: 16. ve 17. Yüzyıldan kalma yarı ahşap yapılarla çevrili bu bölge Strazburg’un en fotojenik mahallelerinden de biri. Su yollarıyla aynı hizada inşa edilen yapılarla çevrili bu kasaba balıkçı ve değirmencilerin yaşadığı bir yermiş. Şimdilerde oldukça turistik bir nokta. Kanalların üzerinden yayaların geçmesi için kurulan köprüler, teknelerin geçmesi için açılır kapanır bir sistemle inşa edilmiş. Denk geldiğim en ilginç an’lardan biriydi 🙂
The Kammerzell House: Cephesindeki zengin dekorasyonu İncil’den, Yunan ve Roma Antik Çağlarından ve Orta Çağ’dan ilhamla tasarlanan bu yapı, 1571 yılında binayı satın alan peynir tüccarı Martin Braun tarafından inşa ettirilmiş. 1892 yılında yapılan restorasyon çalışmaları binanın şu anki karanlık ve otantik görünümüne geçmesine sebep oluyor. Bu nasıl oluyor, bir hatayla bu duruma mı geliyor bilemiyorum ama cephe üzerindeki figürlerin etkisini katlayan bir sonuç olduğunu söyleyebilirim.
Tanners’ House: Petite France’daki zanaatkar evlerinin olağanüstü bir örneği olarak görülmeye değer. Binanın üzerinde “Maison des Tanners” yazdığından görmemeniz imkansız gibi.
St. Paul Kilisesi: 1800’lü yıllarda Protestan garnizon kilisesi olarak kullanılmak amacıyla yaptırılan bu kilise Neo-gotik tarzıyla oldukça etkileyici bir görünüme sahip. İçerisindeki figürler de bu etkiyi devam ettirecek şekilde güzel.
Moison des Ponts Couverts: Petite France’de savaş zamanı savunma amaçlı yapılan 3 kuleden oluşan pont couverts ‘in üzerinde yer alan ikonik bina. Orta çağ mimarisine sahip bu yapının konumu, çevresiyle oldukça fotografik bir manzara sunması iyice çekici hale getirmiş diyebilirim. Çocuk rehabilitasyon merkezi olarak kullanılan yapı, boşanmış aileler ve çocukları için iletişim kurulacak bir yer halini almış.
Bu tarihi yapıların çoğu gezdiğiniz meydanlarla da bir arada olduğu için gezerken hepsini göreceğinize eminim. Bu sebeple acaba yetişir mi endişesine girmenize gerek yok, gün içerisinde hepsini tamamlamış bulacaksınız kendinizi.
STRAZBURG YEME İÇME ÖNERİLERİ
Noel pazarı gezme konseptli seyahatlerde pazarlarda yer alan standlarda yerel halkın sevdiği birçok yiyecek ve içeceği deneme şansı olduğundan restoran keşifleri biraz daha geri planda kalıyor diyebilirim. Ama bu demek değildir ki önerilerim olmasın 🙂 Elbette kahvaltı, kahve, tatlı ya da akşam yemeği için listeme aldığım mekanlara gezerken de bir göz attım ve size öneri listesiyle döndüm!
Kahvaltı, kahve, tatlı: Bu konseptler için önerdiğim mekanlar şöyle: L’atelier 116, Le Comptoir de Mathilde, Donatien Maitre Eclair, Salon de The GrandRue, Boulangerie Patisserie Hans, Oh My Godness, Bloom.
Şu listede en ilgi çekici 3 mekan var bence. Eğer daha pastane işi ürünler arıyorsanız L’atalier’i, gün ortası tatlı yemek istiyorsanız da Donatien Maitre Eclair’i tercih edebilirsiniz. Bloom ise kahvaltı, brunch, tatlı ve akşam yemeği menüsüne sahip. Bence çok tercih edilesi. Maalesef pazartesi ve salı günleri, yani bizim gittiğimiz günler elbette murphy iş başındaydı, kapalıydı bu yüzden gidemedim yoksa ilk tercihimdi. Biz de Strazburg denildiğinde ilk sayılan mekanlardan olan L’atelier 116’da kruvasan molası verdik. Lezzetliydi ama abartıldığı gibi bir lezzet bulmadığımı da söyleyebilirim. Oturma alanı da çok kısıtlı olduğundan yol üzeri kruvasanınızı alıp yürürken yiyebilirsiniz mesela.
Yemek: Akşam yemeği için önerdiğim mekanlar ise; Bloom, Aux Trois Chevaliers, Cathedral Beer Academy, House of Tanners Restaurant, L’epicerie, Five Guys. Biz burada akşam yemeği için arkadaşımıza geçtik, o yüzden yemek kısmında şuraya gittim diyemiyorum fakat bu listeden şaşmazdım. Bloom burger ve brunch/akşam menüsüyle farklı tabakları olan bir yer. Hem mekan hem menüyü sevdim. Sanırım burada bir öğün deneyimi yaşamak isterdim, içimde kalmış belli ki. Five Guys, yılların burger zinciri. Burası da eğer rotanızda başka yerde yoksa gelmişken denemek için iyi fırsat. Özellikle hiç burada yemediyseniz mutlaka öneririm denemenizi. Eğer şık bir restoranda yemek yemek isterseniz House of Tanners ile bu deneyimi tarihi bir binada yaşayabilirsiniz. Daha çok pub konseptinde bir akşam geçirmek isterseniz de Academie de la Biere ya da Cathedral Beer Academy’i tercih edebilirsiniz.
Bonus: Maison Alsacienne de Biscuiterie’den macaron yemelisiniz! Burası Colmar’da da vardı ve oldukça meşhur bir dükkan. Eğer seyahatin sonlarındaysanız sevdikleriniz için güzel bir hediye seçeneği de olur bence.
Strazburg’da geçen 1 günün detayları böyleydi. Daha fazla vakit ayırabilmek isterdim ama tüm yazdıklarıma baktığımda da oldukça fazla şeyi sığdırdığımı fark ediyorum. Oldukça keyifli bir keşif günü olmuştu, umarım siz de aynı hislerle şehirden ayrılırsınız. Alsace noel pazarı temalı bu seyahatimizde bir sonraki gün için rotayı Zürih’e çeviriyoruz. Zürih gezi rehberini okumak için sizi buraya alalım.